Date Archives 2016

Ben de Varım

29 Temmuz günü linkedin aracılığıyla güzel bir mesaj aldım. Türkiye’de en çok okunan İK Blog Yazıları derlemesi için benden de yazı istemişti Sibel Hanım. Tabiki çok mutlu olarak kendisine olumlu bir dönüş yaptım.

Sonrasında epeyce bir süre sessizlik olunca acaba dedim, pek ilgi çekmedi mi?

Meğerse Sibel Hanım çalışmaları yapmış ve sonrasında bizlere gönderdi. Üzerinde değişiklik talebi olanlar geri dönüşlerini ilettiler ve bu çalışma son halini alırken ben Üsküdar-Sütlüce vapurunda Sibel Hanım ile tanışma şansı yakaladım. Ve elbette ki tesadüf ama gerçekten bu karşılaşma için çok sevindim.

Sibel Hanım önderliğinde emek, zaman ve çaba sarf edilip hazırlanan bu çalışma için kendisine çok teşekkürlerimi iletiyorum.

Benim de “Seçme Yerleştirmede etik Miyiz?” adlı yazımla yer aldığım bu yazı dizisine aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

Buraya Tıklayınız

 

Adsız

Blog Yazmanın da Etiği Olsun Dedik

23 Kasım günü, değerli blogger arkadaşımız Melis Varan Tiftikçi’nin; Bereket Döner sponsorluğunda organize etmiş olduğu toplantı, Şişli’de Point Otel’de gerçekleştirildi. Hani şunu söylemeliyim ki beklediğimden çok daha başarılı bir organizasyon idi. Teşekkürler Melis 🙂

Bu organizasyonun temel mantığı; birden fazla konuda blogger olarak bizlerin üretebileceği çözümlere ve yöntemlere odaklanmaktı. Ben de “Restoran Sektöründe Akademi Kurulumu” isimli başlıkta, daha önce hiç bulunmadığım bir sektör ve görev seçerek birbirinden değerli insanlarla beyin fırtınası yapma şansı yakaladım. Keyifle geçirilen bir toplantının ardından hepimiz bir araya gelip; blog yazmanın etiği nedir yada ne olmalıdır konusunu konuştuk ve bir takvim hazırlayarak “blog yazma etikleri” ni belirledik. Bence çok da güzel oldu.

Öncelikle Ahmet Hocanın önderlik etmiş olduğu etik kelimesinin köküne inmek gerekirse;

Etik: Ethikos =>ethos => custom =>örf, gelenek=>kişisel, gruba ait, mesleki olan/olmayan ahlak ilkeleri => sürdürmeyi kendimize taahhüt ettiğimiz temel davranış ilkeleri

Hepimizin üretip belirlediği blog yazma etikleri ise aşağıdaki maddeler halinde sıralandı:

Özgürlük: Düşünce, üslup ve içerik özgürlüğüne saygı duyarız.

Dürüstlük: Alıntıları ve esinlenmeleri belirtiriz.

Bağımsızlık: Blogger’lıktan çıkar gözetmeyiz.

Nesnellik: Eleştirilerimizi gerekçeli ve tarafsız yaparız.

Saygı: Cinsiyet, yaş, etnik köken, din, mezhep gibi farklılıkları zenginlik olarak görür, değer veririz.

Yenilikçilik: Yenilikleri araştırır, öğrenir, geliştirir ve paylaşırız.

İşte böyle sevgili dostlar, bizler blogger olarak etiklerimizi bu şekilde belirledik ve bu yazıyı bu gün bu yaratıcı saatte (21.12 de) yayınlayan tüm bloggerlar bu ilkeleri kabul ettik!

 

etik badge

 

İşten Ayrılmanın Kıyısında

Bir işe, göreve ya da pozisyona müracaat edip, işe başlamak nasıl doğal bir hak ise, işten ayrılmak da o kadar doğal bir süreçtir. Aslında bir İKcı olarak buna çift yönlü, hem işveren gözü ile hem de işçi gözü ile bakmam gerekir ancak attığım başlıktan da mukabil işçi gözü ile bakmak istedim. Belki bir gün bir de bu duruma işveren olarak bakarım.

Öncelikle sorgulanması gereken konu şu: Gerçekten tüm oklar işten ayrılmanızı mı hedef gösteriyor?

Buna nasıl karar verileceği ise tamamen sizin iç sesiniz ve kariyer hedefleriniz ilgili. Eğer içinizdeki ses, bulunduğunuz kurumda kariyeriniz anlamında ve başka diğer hiçbir anlamda size fayda sağlamadığını düşünüyorsanız ayrılabilirsiniz.

Gelelim işten ayrılmanın usulüne,

  • Öncelikle ihbar süreniz: Bulunduğunuz şirketteki çalışma sürenize göre işten ayrılma sürenizi belirlemeniz gerekmekte. Nedir ihbar süreleri?

6 aya kadar çalışma süreniz varsa: 2 hafta önceden

6 ay-1,5 sene arasında çalışma süreniz varsa: 4 hafta önceden

1,5 sene-3 sene arasında çalışma süreniz varsa: 6 hafta önceden

3 seneden fazla çalışma süreniz varsa: 8 hafta önceden işveren durumun bildirilmesi gerekmektedir.

Bu yasal bildirim sürelerine uymak işçinin görevidir. Yukarıdaki süreler kanuni bilgidir ancak işçi ve işveren kendi arasında bu konuda anlaşma sağlayabilir.

Bu sürelere uyulmazsa işveren, çalışandan bu sürelere ilişkin ücretini kesme hakkına yada bu süreye ilişkin para talep etme hakkına sahiptir.

 

PS: Türk şirketlerinde genel yapılan bir uygulamaya değinmek isterim. İşten ayrılacak kişinin yıllık izin hakkı var ise işverenlerden bu yıllık izin süresini ihbar süresinden düşülmesi isteniyor. Bu uygulama doğru değildir, çünkü kanunen hiçbir izin birbiri ile iç içe geçirilemez.

İhbar süreniz boyunca günlük 2 saat iş arama izniniz vardır. Bu süreyi dilerseniz her gün kullanabilirsiniz, dilerseniz de birleştirip toplu kullanabilirsiniz.

 

  • İstifa dilekçesi yazma: Ne olursa olsun, işvereninizle ne kadar iyi bir iletişiminiz olursa olsun, sözlü bildirim yaptığınız gün istifa dilekçenizi yazıp, yazılı bildiriminizi de yapın. Ne demişler? Söz uçar, yazı kalır.

Örnek istifa dilekçesine internetteki çeşitli mecralardan bakabilirsiniz ancak benim nezdimde, işe giriş tarihi, ihbar süresi, ihbar süresi dâhilinde işten ayrılacağı tarih, pozisyonun ne olduğu, kendi isteğimle ibaresi ve istifa edenin iletişim, kimlik bilgileri yeterli olacaktır.

  • İhbar süresindeki davranışlar: Bu konu yine benim şahsi fikrimdir ama sanıyorum ki birçok meslektaşım da kabul edecektir. Lütfen bu süreçte işinizi normal çalıştığınız süredeki kadar iyi yapınız. İşinize özensizlik, mesai saatini esnetme, ekip arkadaşlarınıza davranışların 180 derece değişmesi filan bu süreçte benim çok hoş bulduğum şeyler değil.
  • Ayrılma süreci boyunca lütfen işiniz ile ilgili bilgileri “nasıl olsa ayrılıyorum” kafası ile işle ilgisi olmayan ya da konuyu bilmemesi gereken insanlarla paylaşmayın.

Tüm bu süreçleri sağlıklı yürüttükten sonra geri kalan tek şey ayrılık gününü beklemektir. Bu da naçizane şahsi bir öneridir: Hiçbir iş yerinizden –ne yaşamış olursanız olun- kötü ayrılmayın. Çünkü bence iş dünyası öyle gözümüzde büyüttüğümüz kadar büyük değil, bir yerlerde ayrıldığımız insanlarla tekrar karşılaşma ihtimalimiz fazlasıyla mevcut…

Başarılı iş tecrübeleri dilerim…

Adsız

Cv de Olmaz Olamaz İmkansızlarım

Yazılarımda ağırlıklı olarak hep meslektaşlarımdan ve bu işi yapanlardan dem vuruyorum. İğneyi kendimize çuvaldızı da kendimize deyip, kendi eksikliklerimizi görmenin peşindeydim aslında. Ama son zamanlarda ciddi anlamda cv inceledim ve bunların ağırlıklı bir kısmı konumsal olarak iyi yerlerde olmayı hedefleyen adaylara aitti. Dolayısıyla incelerken daha bir ince eleyeyim daha bir sık dokuyayım diye niyetlendim ama gördüklerim beni ciddi anlamda şaşırttı, güldürdü ama bir o kadar da endişelendirdi. Ve şöyle gözüme ilk takılanlardan mini bir yazı derleyip, asla ama asla olmasın bunlar cv de dediğim maddeleri yazdım. Nedir bu maddeler bakalım:

İlk olarak kanayan yaram olan mail adreslerine değinmek istiyorum.  Adınızı ya da soyadınızı içermeyen mailler gerçekten çok itici gözüküyor. Şöyle ki:

gecelerinefendisi, karlarkralicesi, sevgiemektir…

Bu tarz e-mail adresleri ne kadar sahici olsalar da gerçekten son derece sahte duruyorlar.

Bildiğiniz diller konusu da tam bir muamma… Benim ve birçok arkadaşımın bu konudan anladığı sanıyorum ki aynıdır. Yani ana diliniz dışında, öğrendiğiniz, edindiğiniz ve yetkinlik kapsamında değerlendirilebilecek dil bilgisini yazmaktır. O bölüme lütfen kalabalık gözüksün diye Türkçe yazıp, ileri derece diye belirtmeyin. Son derece komik duruyor.

Ayrıca; ana dili Türkçe olan birinin Türkçe yazıp ileri derece demesi bende aruz vezni ile filan konuştuğu izlenimlerini yaratmıyor değil.

Hobiler kısmı. Hobi kelime anlamına bakıldığında kişinin mesleği dışında, boş zamanlarında yaptığı dinlenme ve eğlenme amaçlı, özel ilgi alanına giren işlerdir. Bu anlamda sizlerin kalkıp oraya ailemle vakit geçirmek ya da oturmak gibi şeyler yazmanız bu kapsamın çok çok dışında kalıyor.

Hatta benim şahsıma münhasır bir noktam bile var bu konuda: hobiye kitap okumak yazanlara da acayip tersim, çünkü bence kitap okumak hobi değil, görevdir. Her neyse bu biraz uç bir örnek!

Üye olunan dernek ve kuruluşlar kısmı da öylesine cevapların yazıldığını düşündüğüm bir şey ki geçtiğimiz günlerde buraya Facebook yazan bir cv bile gördüm.

Başvurulan pozisyonlar konusunda da ciddi bir sıkıntı gözlemledim. Bir aday bir şirkete ait on pozisyondan yedi tanesine başvurabilir mi? Hem de başvurduğu pozisyonlar birbiri ile tam tamına zıt yönlerde. Örnek vermek gerekirse, adayın hem “puantaj elemanı” pozisyonuna hem de “insan kaynakları müdürü” ilanına başvurmasını gösterebiliriz.

Ayrıca son işinizdeki pozisyonunuzu ya da mevcutta çalışmakta olduğunuz pozisyonunuzu abarta abarta yazmayın lütfen. Bu durum cv nizin daha uzun incelenmesini sağlamadığı gibi biz işe alımcıları sadece güldürüyor. Son gördüğüm örnek: Ofis koordinatörü. İlk etapta bunu gördüğümde dedim ki ne iş yapıyor acaba? Bir de baktım ki iş tanımı kısmında bir cümlecik: ofisteki telefon trafiğini yönetmek.

Ve bonus: Evet cvlerde selfie devri başladı dedik; işverenler selfielere olumsuz bakmıyor dedik ama öyle dudakları büzüp, retrica ile filtrelenmiş fotoğraflarınızı lütfen facebook profillerinize saklayın. Gerçekten bu tarz fotoğraflar görünce hani hemen çizip atmasak bile şöyle bir geri plana atıldığı doğrudur.

Haydi, bakalım şimdi bu hataları yapmadan cv lere el atalım bence. Elbet başka hatalar ve küçük değişiklik yapılacak şeyler olabilir ama bunları yapmayın gözünüzü seveyim..

Konu ile alakalı ve kahkaha ile güldüğüm karikatürü de paylaşmak isterim.

Gülümsemek güzeldir!  😆

karikatur

Aday Gözlüğümü Taktım İlanlara Baktım

İş dünyasında her şey öyle her daim süt liman olmuyor. Kimi zaman çalışma arkadaşları, kimi zaman çalışma koşulları, kimi zamansa bulunulan yerde yapılacakların tamamlanmış olma hissi ya da kişisel herhangi bir sebepten dolayı bireyler çalışmakta olduğu işten ayrılmak isteyebiliyor.

İş değiştirme kararı aldığımızda ise ilk yaptığımız iş/kariyer portallarına göz atıp; ilan incelemeye başlamaktır ki bence bu epeyce zor ve yorucu bir süreçtir. (kendimden biliyorum 🙂 ) Bu süreç bazen saatlerimizi alabilirken bazen de işte bu aradığım iş diyebiliriz. İşte bu süreçte adayı etkileyen en önemli unsurun, ilanın yazılış kalitesi olduğunu düşünüyorum.

Bu sebeptendir ki iş ilanlarına şöyle bir bakayım dedim. Ve okuduğumda gördüğümde rahatsız olduğum ilanlarda gözüme takılan 6 maddeyi yazdım. Elbette daha bir sürü ince nokta çıkarılabilir ama ben ilk bakışta dikkatimi çeken bu 6 maddeyi kaleme almak istedim. Nedir bunlar?

 

Firma adı gizli/Sektöründe öncü firma/Sektörde lider firma

Böyle bir ilan başlığı gördüğümde inanılmaz rahatsız oluyorum ve her ne olursa olsun bunu maalesef pek mantıklı bulmuyorum. Bu tip ilanlar zaman zaman işveren tarafından mantıklı sebeplerle veriliyor olsa da bence direkt güvensiz bir imaj çiziyor. Ne de olsa altından hakikaten bir şirket çıkabileceği gibi paravan bir kurum da çıkabilir.

Görev tanımı ya da iş tanımı kısmını tek bir cümle ile açıklayanlar

İnsan kaynakları ile ilgili pozisyonlar için örnek: Şirketin İK fonksiyonlarını yürütmek.

Yani kim bir cümle ile açıkladığı ilan için ekstra bir pozisyon açar? Bence bu üstü kapalı, size verilen tüm işler demek gibi bir şey. Ya da biz henüz ne iş yaptıracağımıza karar veremedik, siz gelin de bakarız demenin bir başka yolu gibi duruyor. Ve bu tip ilanlar bende özensiz hazırlanmış olduğunu hissettiriyor.

BÜYÜK Harflerle Yazılan İlanlar

Büyük harfin iletişim dilinde bağırmak olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Tabiî ki ilanı bağırarak yazmış gibi bir anlam taşımasa da bence büyük harfle yazılan ilanlar bir acemilik göstergesi. Sanki böyle hızlı hızlı yazılmış da bu sürede caps lock tuşu açık unutulmuş gibi.

İlan Başlığı ile İçeriği Farklı Dillerde Yazılanlar

Böyle bir ilan gördüğümde çok genel bir tabirle kurumsallık dışı bir imaj görüyorum.

Örneğin;başlığı Türkçe yazıp ilanın hedef kitlesini genişletmeye çalışıp, içeriği İngilizce yazarak daha fazla aday eleme çabası varmış gibi bir duygu hissettiriyor.

Yada ilanı önceden planlanmamış, portal açılıp, akla ilk gelen geldiği şekilde karalanmış gibi bir durum sergileyerek de kurumsallık dışı bir hava veriyor.

Pozisyona Verilecek Sosyal Hakların İlan Metninde Yer Aldığı İlanlar

Şeffaflık güzeldir hoştur ama bence ücret pozisyona aday olan ve adaylık sürecini sonunda işe alınmasına karar verilen kişinin yetkinlik ve becerilerine göre belirlenmelidir. Yani şirketlerin bir ücret politikası elbette olmalıdır ama net bir şekilde ücret tarifesi (örnek:50 TL maaş+sgk+yemek gibi) belirtmek bana çok hoş gelmiyor. Adaya siz bizim için önemli değilsiniz der gibi.

Cinsiyet Ayrımcılığının Yer Aldığı İlanlar

Bu tip ilanlar bana inanılmaz taraflılık hissiyatı vermekte.  İlle de bayan yada ille de erkek olsun demek sığ beyinlerden çıkma bir ilan metni gibi geliyor.

Eğer kanuni olarak bu tarz yükümlülüğü olan bir ilan açıyorsanız bunu anlarım ve haklı bile bulurum. Ancak bunun yapılmasında bile bence ince bir nokta var ki bu kanuni durumun açıklanması gerekir diye düşünmekteyim.

 

İşte tüm bunları gördükçe ilkini kariyer net in kendileri için açmış oldukları bir ilanda gördüğüm, daha sonraları da epeyce yayılmaya başlayan “içerik editörü/uzmanı” gibi ilanları son derece haklı bulmaya başladım. Ve gerçekten ülkemizde buna şiddetle ihtiyaç var gibi gelmeye başladı.

Ayrıca Dipnot: Yukarıda yazdığım 5 madde tamamen benim iş arama süreçlerimde gözüme takılan maddelerdi. Bu konu ile ilgili enfes bir kaynak var, hem hukuk görüşünü hem de İK görüşünü iki bakışı birden barındırmakta. Değerli abimiz Av.Alper Yılmaz ve sevgili blogger arkadaşım Metin Akkaya’nın çalışmasına buradan ulaşabilirsiniz.

Aşağıdaki karikatürün de İK nın kanayan yarasına mizansen bir bakış olması dileğiyle…

12071179_170266569985988_90165969_n

 

 

Seçme Yerleştirmede Etik Miyiz?

Bu gün sokağa çıksak, karşımıza çıkan kişilere sorsak? İşinizde etik bir şekilde çalışıyor musunuz diye, anlamını bilen on insandan dokuzu evet cevabını verir. Tabi uygulamaya bakıldığında ne kadar etik olduğumuz tartışılır.

Ülkemizde iş etiği sözünü son zamanlarda duymaya başlasak da okumuş olduğum bir akademik yazıdan aldığım bilgiye göre; iş etiğinin insanoğlunun ilk ticari faaliyetlerinden bu yana var olduğu söylenebilir. (İş Etiği ve İş Etiğinin Yayılım Süreci)

Etik; genel itibariyle yazılı olmayan ama uyulması gereken kurallar bütünü olarak adlandırılabilir. Her mesleğin kendisine göre bir takım etik kuralları vardır.

Mesleki anlamda iş etiğine değinmek isteyen ben de tabi bir insan kaynaklarının etik kurallarının en çok çiğnendiğini düşündüğüm seçme yerleştirme konusunu ele almak istedim.

Seçme yerleştirmenin etiği nedir diye düşünürken işte bunları çıkardım:

Cv eleme (cv tarama) aşamasında ayrım yapılmamalı.

Cinsiyet ayrımı başta olmak üzere hemşerilik kavramı, aynı üniversiteden mezun olmak deyimi, burcumuz aynı, ismimizin anlamı aynı vs vs gibi durumlar bu aşamada kesinlikle devrede olmaması gereken durumlar diye düşünüyorum.

Süreç boyunca nüfuzlu kişi yakınları seçme, tabiri caizse torpilden uzak durulmalı.

Bu adayın dayısı şurada müdür, burada belediye başkanı. Az işimi yapmadı senin baban gibi düşünceler uzak durulmalı ki eşitlik ve adalet kavramlarının dışına çıkılmamış olsun.

Mülakat planlarken her iki tarafın uygunluğu gözetilmeli.

Görüşme organizasyonu sırasında sizi şu saatte sizi görüşmeye bekliyoruz demek yerine, sizin ve bizim uygun olacağımız bir görüşme planlamak isteriz gibi ifadeler kullanmak gerekir. Sabah arayıp öğleden sonraya görüşme talebinde bulunmak çok doğru bir davranış değildir. İşe ihtiyacı varsa gelsin kardeşim tavrını lütfen aklınızdan çıkarınız.

Özel hayatı didikleyen sorular, aman dikkat!

Adayın özel yaşamına müdahalede bulunacak soruları sormak yine etik dışı olduğunu düşündüğüm bir noktadır.

Yeni evlisiniz, çocuk yapmayı düşünüyor musunuz? Herhangi bir siyasi parti ya da kuruma üye misiniz? gibi sorular hem adayın psikolojisine hem de şirketin kurumsal imajına zarar verir.

Sorgusuz sualsiz test uygulanmamalıdır.

En nihayetinde az da olsa karakteristik ve özel bir takım bilgilere erişmemizi sağlayabilen psikolojik ve karakter testlerini yapmadan önce adaya bunun ne için yapıldığı kısaca açıklanmalı ve kibar bir şekilde izni alınmalıdır.

 Referans kontrolünden önce bilgi ve onay alınmalı.

Eğer her şey yolunda gitti ve iş referans kontrolüne kadar geldiyse ve kişi referans belirtmediyse lütfen en son çalıştığı ya da çalışmakta olduğu yeri arayıp referans almak gibi bir gaflette bulunmayın. Kişinin iş arayışında olduğundan kurumunun haberi olmayabilir, en son çalıştığı işten hoş olmayan sebeplerle ayrılmış olabilir. Kişiyi arayıp referans talep edilebilir yada mevcutta verdiği referanslar hakkında görüşme için izin istenmelidir.

Kişisel seçimler sorgulanmamalıdır.

Karşınızdaki adaya, dini, ırkı ve Türkiye’de de belki imkânsız gibi görülebilir ama cinsel tercihini bile sorgulayacak sorular sormaktan kaçınınız.

Bu konu ile ilgili 2015 Peryön İnsan Yönetimi Kongresinde Doç.Dr. Erdem Özdemir ve Sayın İpek Aral’ın yönettiği çok başarılı bir sunum vardı, konu ile ilgili yasal konular için önceki yazılarımdan Bir Peryön Macerası’na bakabilirsiniz.

Ve son olarak son günlerde çook konuşulan Gloria Otel’in yaptığını yapmayınız. Neydi o diye merak edenler burayı tıklayın lütfen…

İçimdeki Ses: Yazdıklarımı şöyle bir okudum da yukarıda yazılan yedi maddenin yüzde ellisinden fazlasını yaşayarak öğrenip, mini tecrübelerime dayanarak yazmışım…

Teşekkür: Bu yazıyı hazırlamamda her anlamda bana destek olan Av.Alper Yılmaz’a teşekkürlerimle…

images

Asgari Ücretin Asgaricik Sorunları

Ülkemizin geçirdiği iki oturumluk seçim süreci boyunca şüphesiz ki üzerine bahisler oynanan ve dillere pelesenk olan konu “asgari ücret” di. Nihayet ücret artış dönemi geldi ve işverenle devlet bence sert geçen görüşmeler sonucu asgari ücret için 1300 TL dedi. Biz de bunu yetkili kişilerin ağzından, çeşitli sosyal mecralar aracılığıyla duyduk.

Peki, bu rakamın etkisi, yansımaları ve yorumları neler oldu?

Bir kere asgari ücret net 1300 TL değil, orda bir anlaşalım. AGİ dâhil 1300,99 TL.

Yani neti: 1177,46 TL.

Bu durumda AGİ: 123,53 TL

Bu ücretin brüt miktarı ise:1647,00 TL.

Total ücrettin işveren maliyeti ise: 1935,23 TL dir.

Bu maliyet için de işverenlerin ağzına bir parmak bal çalmak amaçlı; yapılacak düzenlemeye istinaden 110,10 TL si hazine tarafından karşılanacak dendi ama yine sanıyorum ki yapılacak düzenle Türkiye’deki işverenlerin çoğunluğuna yaramayacak.

(Tam burayı yazarken şöyle bir sosyal ağlara bakayım dedim, teşvik ile ilgili şartları gördüm. Şartları görmek isteyenler burayı tıklayınız.)

Ve tabiki asgari ücret ile çalışanların bordroları brüt maaş üzerinden hesaplandığına göre, bu 1300,99 TL yılın ilk 8 ayı alınabilecek bir miktar. Tabi, hiç fazla mesai yapmaz ve herhangi bir sosyal yardım bordroya eklenmezse!

8 aydan sonra net ücrette 70 TL daha bir azalma olacak, dikkatinizi çekerim net ücrette!

Eklemek isterim ki hiçbir haber manşetinde 2016 yılı birinci altı ay için 1647 TL, ikinci altı için bıdı bıdı TL gibi bir açıklama yok. Bu da bize gösteriyor ki ikinci altı ay için herhangi bir zam söz konusu değil. (şimdilik)

asgari-ucret

Bir de madalyonun diğer yüzü var: O da düşük ücretlerle (neti asgari ücrete yakın diyebiliriz) çalışan nitelikli iş gücündeki motivasyon sorunları… Çünkü fazla mesai yapıldığı takdirde nitelikli iş gücünden daha fazla ücret alınması bu gruptaki çalışanların iş motivasyonunu düşürecek ve tahminimce personel sirkülasyonları artacak.

Ayrıca bir de gördüğüm şudur ki asgari ücretliler dışındaki grubun da “bizim maaşlarımız da 300 TL artacak” gibi bir beklentisi var. Cık, yok canım. O iş tamamen işverenin inisiyatifinde! Maalesef!

Ve son olarak artan asgari ücrete paralel olarak 1 Ocak Sabahı itibariyle elektriğe gelen %6.8 lik zam, cep telefonu vergisine gelen %33 lük zam, köprü ve otoyollara gelen zam sayesin de asgari ücretlinin alım gücünün çok da değişeceğini sanmıyorum ama haydi hayırlısı…

Ha bu arada alkol ve sigaraya gelen/gelecek zamlardan hiç konuşmuyorum bile..

 

Teşekkür: Yazımı ilk okuyan Gökhan Yılmaz’a ve teknik bilgi konusunda destek veren Kaan Göğebakmaz’a can-ı gönülden teşekkür ederim 🙂

 

İnsan Kaymağı Ümmühan

 

Diğer AGİ bilgileri için lütfen tıklayınız.

2016 vergi dilimleri için lütfen tıklayınız.