Devlet memuru bir ailenin çocuğu olmam sebebiyle ilk öğrenimimi Denizli’nin iki farklı ilçesinde ve liseyi yabancı dil ağırlıklı bir lisede tamamladım.
Üniversite öğrenimime Süleyman Demirel Üniversitesi, İnsan Kaynakları Yönetimi ile başladım. Sonrasında Muğla Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimine geçiş yaptım ancak kariyer hayalimde hiç devlet dairesinde çalışma arzusu olmadığı için bir dönem sonra bıraktım. Bu zaman zarfında Anadolu Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ve ardından da Mersin Üniversitesi, İnsan Kaynakları Yönetimi ve Kariyer Danışmanlığı alanında yüksek lisans yaptım. Bu aralar zaman zaman başka alanlarda da akademik şeyler denesem mi diye düşünmüyor değilim.
İnsan kaynakları ile ilk resmi tanışmam uzun dönem stajımlar Denizli’de oldu. “İnsan Kaymağı” sıfatının tarihi de oraya dayanıyor aslında. Staj sonrasındaki insan kaynakları alanındaki 7 yıllık tecrübemde Isparta, Sakarya ve Bursa’da olmak üzere farklı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerin insan kaynakları departmanında; insan kaynaklarının neredeyse tüm süreçlerinde çalıştım. Bu süreçte insan kaynaklarının analiz ve dijital süreçlerine merak saldım ve evren bana bir mesaj iletti. Kariyerim, çevrem, mesleğim bir anda değişti ve şuan yedi tepeli şehir diye anılan ve insan kaynaklarının kalbinin attığı yer olan İstanbul’da Logo Yazılım bünyesinde, İnsan Kaynakları Çözümleri satışında görev yapmaktayım.
30 yaş üzeri bir kadın olarak bu gün anlıyorum ki; hayat metrik şeylerle ifade edilemeyecek kadar soyut bir kavram ve her birimiz bu kavram içerisinde kendimize sağlıklı bir yaşam alanı oluşturmaya çalışıyoruz. Ve ben bu yaşam alanını, insanları severek ve enerjimi mümkün olduğunca yüksek tutarak sağlamaya çalışıyorum. İletişim kavramına çok önem veriyorum ve bunu mümkün olduğunca doğru yönetmeye çalışıyorum.
Hayata kuş bakışı bakmaya çalışıyor, küçük anları kaçırmaktan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum. Sevginin ve şefkatin sonsuz bir iyileştirici gücü olduğuna inanıyorum ve sevgi eksikliğinden beslenen, sorun odaklı insanlardan mümkün olduğunca uzak duruyorum.
Dostlarımla ve ailemle vakit geçirmeyi çok seviyorum ve onların da benimleyken kendilerini iyi hissetmelerini sağlamaya özen gösteriyorum. Aktif dinleyici olmak ve mümkün olduğunca ufuk açıcı yorumlar yapmaya özen gösteriyorum. Bununla birlikte şiddetli tartışmalardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışıyorum ve değiştiremeyeceğim konuları sorgulamıyor, yaşam felsefemi bu yönde oluşturuyorum.
8 yaşımda “Kelile ve Dimne” adlı kitabi okuduğumdan bu yana okumaktan hiç vazgeçmedim ve bunu hobim değil sorumluluğum olarak görüyorum. Dolayısıyla, fazlasıyla anlam odaklı biriyim. Okuduğum kitaplar ile ilgili yorumlarımı, daha ziyade okurken hissettiklerimi de blogun “Okumak Özgürlüktür” başlığı altında derlemeye özen gösteriyorum.
Yemek yapmayı, puzzle yapmayı, araba kullanmayı ve müziğin sesine kulak verip ruhumu dinlendirmeye bayılırım. Zaten ruhumun da önceki hayatımda Bolu’lu bir aşçıya ait olduğunu düşünüyorum 😊
Çok yemek seçmemekle beraber Ege Mutfağını ayrıcalıklı olarak seviyorum. Sade Türk kahvesi ve çay baş tacım ve rakı ve şarap yol arkadaşım 😊
Bir de yol arkadaşım var hayat boyu benle olacak. Aktif bir MS (multipl skleroz) hastasıyım ama hayatımın geri kalanında onunla alacağım yolu gözeterek kendisini sevmeyi ve kabullenmeyi öğrendim. Kabullendikçe o da beni üzmemeye başladı. Zaman zaman bu konu ile alakalı da yazabilirim diye düşünüyorum.
Keyifli yazılarda görüşmek üzere..